Bir yanda görme engelli Fulya, Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdikten sonra bu yıl girdiği YKS’de İÜ Hukuk Fakültesi’ni kazanıp JP Morgan’da staj yapıp şimdi de acaba Mckinsey mi Microsoft’a mı çalışsam diye karar vermeye çalışıyor, öbür tarafta ekonomik düzeyi çok düşük bir aileye evlatlık olarak verilen genç bir çocuk üniversiteyi terk edip Apple’ın kurucusu oluyor.

Hikâyeleri derin ve yaraları açık olan çocuklar daha mı başarılı oluyor

Ne zaman bir başarı hikâyesi duysak ardında hep derin bir hikâye kalbe dokunan bir geçmiş var neden? Neden önlerine her şeyi hazır verilen çocuklardan bu başarı hikâyelerini bu kadar sık duymuyoruz? 25 yıllık deneyimim ile şunları söyleyebilirim; 1. İnsanoğlu ödül sever. Ödülü önden sunarsanız emeksiz elde ettiğini gözünü kırpmadan harcar ve yenisini ister. 2. İnsanoğlu uyaran sever. Bir şeyin dikkatini çekmesi ve ona doğru yönlenmesi gerek. Ama bu yönlendirmenin doğru yapılması zaruridir. Özgür çocuk yetiştireceğim diye freni patlamış arabanın sürücü koltuğuna oturtulan çocukların zik-zak çizmesini izlemek, ağaca toslamalarına davetiye çıkarır. 3. Hikâyesi olmayan hikâye yazamaz. Dikkat edin edebiyat dünyasındaki büyük yazarların geçmişi işgal edilmiş bir ülke enkazı kadar yağmalanmıştır. 4. ‘Nedenleri güçlü olanlar nasıllarını bulur’ der Nietzsche. Yani nedenleri güçlü olan çocuklar hiçbirimizin düşünemediği nasılları buluyorlar. 5. Çocukların çok sevilmesi değil doğru sevilmesi büyük önem taşır hem de çok büyük. Hayatında travma ve acı olmayan çocuk başarılı olamayacak mı tabii ki olacak ama doğru severseniz. Peki bu çocuklar hayatın her alanında mı başarılı oluyor? Benim gözlemlerim de hayır. Nerede hata veriyor sistem; özel hayatta. Açık yaralar bir yerde yakalıyor onları. Tanıdığı acıyı seçiyor çünkü bağışıklığı o acıya var. Yönetmeyi bildiği öğrendiği ilişki tipini seçiyor çünkü konfor alanı o. Bakınız tüm Oscar almış dünya starlarının özel hayatlarına hangisinde sağlıklı ilişkiler var çok az değil mi? O zaman kendimize şu soruyu soracağız? Biz akademik başarısı çok yüksek, çok para kazanan, ödüller alan çocuklarımız mı yoksa bunları da yakalayacak donanımla yetişmiş ama son derece sağlıklı ilişkiler de yönetebilen hiçbir madde ya da kişiye bağımlı olmayan mutlu çocuklar mı istiyoruz? Sadece mutlu bir çocuğum olsun da olmaz sadece okul birincisi olsun zengin olsun demek de olmaz. Hayat dengede güzel ve yaşanılasıdır.

Hikâyeleri derin ve yaraları açık olan çocuklar daha mı başarılı oluyor

Hikâyeleri derin ve yaraları açık olan çocuklar daha mı başarılı oluyor

YURT DIŞINDA OKUMAK HAYAL Mİ?

Pandemi döneminde yurt dışı eğitim danışmanı olarak kapılar kapanıp seyahat kısıtlamaları da getirilince dedim ki tamam bizim sektör bitti. Özellikle yurt dışı eğitim danışmanları çok ciddi darbeler aldılar. Ama bir çift var ki Türkiye’de hayranlıkla izlediğim Güler Akar ve Deniz Akar. 25 yıldır bir gün sızlanmadan, ağlamadan, şikâyet etmeden, sadece çözüme odaklı, son derece destekleyici profesyonelliklerini asla kaybetmeden yanmadan yıkılmadan bu en sarsıcı dönemi bile öyle güzel atlattılar ki. Ve yine yurt dışında okumak isteyen gençlerimize yol göstermek ve yolculuklarına ışık tutmak için harika bir fuar düzenliyorlar. Lütfen kaçırmayın ve gidin çünkü yurt dışında okumak sandığınız gibi hayal değil bu fuarlarda katılım sağlayan okulların yüzde 30 ve hatta yüzde 50’ye varan burs imkânlarından da haberdar olacaksınız. Üstelik bu fuar sadece eğitim değil yurt dışı kariyer planlamanızda da size çok yardımcı olacaktır. IEFT Yurt Dışı Eğitim Ve Kariyer Fuarı hayalinizdeki okulların temsilcilerini ayağınıza getiriyor. Bunca yıldır yapılan bu fuarın bu kadar başarılı olma sebeplerinin başında da fuarın direktörü Selime Tokoğlu eminim sizi yine her zamanki güler yüzü ile karşılayıp son derece verimli bir gün geçirmenizi sağlayacaktır. Kendisine bu yıl ki planları sordum bakalım neler yapacaklar.
1. Türkiye ve Avrupa’nın en büyük ve en kapsamlı yurt dışı eğitim fuarı olan IEFT Yurt Dışı Eğitim ve Kariyer Fuarları ailelerin ve gençlerin en doğru tercihi yapabilmesi için dünyanın en iyi eğitim kurumlarını Türkiye’de bir araya getiriyor.
2. IEFT Yurt Dışı Eğitim ve Kariyer Fuarları pandeminin ardından 40’ıncı kez kapılarını açıyor olacak. Bu sene 20’nci yılımızı kutlamanın ayrıca gururunu yaşıyoruz. 25 ülkeden 100’den fazla eğitim kurumunun bir araya geleceği fuara yoğun bir ilgi ve katılım bekliyoruz. Amerika’dan Japonya’ya, Kanada’dan İsveç’e, Almanya’dan Avustralya’ya kadar 25 ülkeden 100’ün üzerinde eğitim kurumunun katılacağı fuar İzmir, Ankara ve İstanbul’da düzenlenecek.
3. Fuarlarda lise eğitiminden lisans eğitimine yüksek lisanstan MBA’e kadar pek çok eğitim alternatifi konusunda bilgi almak mümkün olacak.
4. 16 Ekim’de İzmir’de başlayacak fuar 18 Ekim’de Ankara’da devam edecek. Fuarın İstanbul ayağı ise iki aşamalı, İstanbul fuarı 20 Ekim tarihinde Anadolu yakasında bir gün ve Avrupa yakasında 22-23 Ekim tarihinde iki gün olarak düzenleniyor olacak.
Fuar programı şu şekilde:
16 Ekim 2022 – Izmir Marriott Otel
18 Ekim 2022 – Ankara Sheraton Otel
20 Ekim 2022 – Istanbul Asya, Hilton Kozyatağı Otel
22-23 Ekim 2022 – Istanbul Avrupa, Hilton Bosphorus Otel Harbiye

Son dönemde döviz kurlarının yükselmesi yurt dışı eğitim için talepleri eğitim bedelleri biraz daha uygun olan ülkelere de yöneltmiş durumda, bu kapsamda fuarlarda Litvanya, Letonya, Polonya, Rusya, Çekya, Malta, Almanya, Hollanda, İspanya, İsveç, Finlandiya gibi Avrupa’dan farklı birçok ülkeden okullarla da görüşüp bilgi almak mümkün olacak. Ayrıca, son yıllarda yurt dışında okurken çalışma izni veren programlarda oldukça ilgi görüyor. Kanada, Avustralya, İrlanda, Malta ve Dubai’de bu konuda popüler olan ülkeler. Öğrenciler katıldıkları programlarda part time ve full time çalışma izinlerine sahip olabiliyorlar. Böylelikle eğitim süreçleri boyunca gerekli olan yaşam giderlerini çıkartmış olabiliyorlar. Uzun dönemli programlarda öğrenciler para biriktirerek farklı programlara geçiş yapabiliyor ya da eğitimleri sonrası üç yıla kadar ülkede çalışma ve yaşama hakkına da sahip olabiliyorlar. Bunun yanı sıra fuarlarda dünya en iyi üniversiteler sıralamasında ilk 500’de bulunan birçok üniversiteyi de görmek mümkün. Bunlardan bazıları, İngiltere’den SOAS University of London, University of Exeter, Lancaster University, University of York, University of Leeds, Queen Mary University of London. Amerika’dan The George Washington University, Pace University, New York Institute of Technology, Rochester Institute of Technology. Irlanda’dan ilk sıradaki en iyi üniversitesi Trinity College Dublin the University of Dublin, Almanya’dan Jacobs University, Hollanda’dan University of Twente, Litvanya’dan Vilnius University, Finlandiya’dan Aalto University ve Japonya’dan da Osaka University örnek olarak verilebilir. Kaçırmayın koşun gençler…

Hikâyeleri derin ve yaraları açık olan çocuklar daha mı başarılı oluyor

OKULA GERİ DÖNÜŞ STRESİ

Psikolog ve Aile Terapisti Sim Korçan ebeveynlerin bu süreçte öncelikle kendi streslerini kontrol altına almaları gerektiğini söyledi geçenlerde bir söyleşimizde. Etkilendim ve sohbet tabii ki derinleşti bakın daha neler
neler söyledi Korçan.
Okula geri dönüş bazı öğrenciler için heyecan verici olabilirken bazı öğrenciler için ise stresli ve endişeli bir süreç olabilir. Okula geri dönüş stresi ebeveynleri de etkilemektedir. Pandemi okula geri dönüş stresine yeni ve çok travmatik bir katman eklemiş olduğu için geçmiş yıllara göre bu yeni eğitim öğretim yılına dönüş de psikolojik açıdan zorlayıcı olabilir çünkü pandemi maalesef tamamen ortadan kalkmış değil. Pandemi stresinden de olsa genel okula geri dönüş stresi de olsa yeni eğitim öğretim yılına başlarken öğrencilerin ve ebeveynlerin stres ve endişe yaşaması normaldir. Çünkü, öğrenci için okul hayatının çok büyük bir parçasıdır ve yeni bir okul yılının başlaması fizyolojik, psikolojik, sosyolojik çok sayıda değişikliği beraberinde getirir. Tüm bunlarla başa çıkabilmek için Korçan’ın tavsiyeleri şunlar:
* Ebeveynler bu süreçte öncelikle kendi streslerini kontrol altına almalıdır. Bir ebeveyn olarak bu stresi yaşadığına dair farkındalık kazanmak büyük rol oynar. Bu farkındalık ile birlikte bu stresi azaltmak için stres yönetme metotlarına başvurabilir, destek alabilir, çocuğunuzun okulu ile endişeleriniz için temasa geçebilirsiniz.
* Stresinizi ailenize aktarmamak önem taşırken yaşadığınız hisleri paylaşmak ve açık iletişim kurmak da değer taşır. Çocuğunuzun stresine gelindiğinde ise bu süreçte nazik ve anlayışlı olmanızda fayda vardır. Unutmayın bu kolay bir süreç değildir ve her yıl farklılık gösterebilir.
* Ayrıca, belirsizlikler çocuğunuza daha fazla stres verebilir bu yüzden bu dönemde planlı ilerlemek gerekebilir ve ebeveynler olarak belirsizlikleri mümkün olduğunca ortadan kaldırmaya yardımcı olabilirsiniz. Örneğin, önceden bu yenieğitim öğretim yılında okuyacağı sınıfı birlikte ziyaret edip öğretmenleri ile tanışmaya gidebilirsiniz.
*Doğru iletişim yine bu dönemde çok büyük rol oynamaktadır. Çocuğunuzun hislerini dinleyerek başlayabilirsiniz ve çocuğunuz ile hisleri hakkında iletişim kurarken evet/hayır soruları yerine açık uçlu sorular sormaya özen gösterin.
*Son olarak, okula geri dönüş stresini kabul ederek aynı zamanda birlikte eğlenerek, dinlenerek ve kafa dağıtıcı aktiviteler ile vakit geçirerek çocuğunuzun ve kendi stresinizi azaltabilirsiniz. Eğer çocuğunuzun ve/veya kendi stresinde artış ve kontrol altına alınamama durumu fark ediyorsanız profesyonel destek almalısınız.

EĞİTİMDEN BİLİMDEN BAŞÖĞRETMEN’İN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ
AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.

Kaynakça:

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ebru-dogdu/hikayeleri-derin-ve-yaralari-acik-olan-cocuklar-daha-mi-basarili-oluyor-42123142

Çünkü adı üzerinde onlar dizidir, yani kurgudur ve hedef izlenmek olduğu için bize en anlaşılır hale getirmeye çalışırlarken olayın ciddiyeti ya da derinliği gözden bile isteye kaçırılabilir. Sonra da kurgu olduğunu unutan bazı kesimler kendi aralarında tepişir dururken yayın ve yapımda emeği geçen herkes yüzlerinde tatlı bir gülümseme ile Cunda Ada’sında rakı-balık-Ayvalık yapar. Olayın ciddiyetini daha iyi kavramamız için tabii ki ben yine ekibimden Yasin İkizoğlu’na bir danışayım dedim.

Muhteşem Yüzyıl’dan tarih, Zeytin Ağacı dizisinden aile dizimi öğrenilmez

1) Aile dizimi terapisinin çıkış noktası, bireylerin kuşaklar öncesinden başlayarak ailelerindeki bireyler ile görünmez bir bağ ile bağlı olduğudur. Bu bağ, bireylerin yaşadıkları olayları, başına gelenleri, geçirdiği psikolojik rahatsızlıkları etkilemektedir. Yani ailelerinde kuşaklar öncesinde yaşanan olaylar dahi bireylerin bugünkü hayatını etkilemekte ve değiştirmektedir. Aile dizimi terapisi’ ne göre, aile içerisinde yaşanan olumsuzluklar aile fertlerinin DNA’larına kazınmakta ve bu şekilde nesilden nesle aktarılmaktadır. Bu anlayışa göre bireyleri, doğdukları aileler şekillendirmekte ve bugün oldukları kişi haline getirmektedir. (Daha önceki yazımda da belirtmiştim. Doğduğunuz coğrafya değil, doğduğunuz aile kaderinizdir. Çünkü ülkeyi değiştirebilirsin ama aileni değiştiremezsin ama belli ki onlarla yaşanmışlıklarını iyileştirebiliyorsun.)
2) Aile dizimi terapisi, aile içerisinde yaşanan olaylar neticesinde oluşan bozulmaların ve kopmaların psikolojik problemlerin temelini oluşturduğu düşüncesini benimsemektedir. Bu durumun iyileştirilmesi için ise aile dizimi terapisi uygulanarak bireylerin ailelerine içsel olarak geri götürülmesi ve aileleri ile kendi iç dünyalarında barışmaları sağlanmaya çalışılmaktadır. Aile dizimi terapisi uygulanarak, aile sisteminde meydana gelen yıkılmalar ve kopmaların onarılması amaçlanmaktadır. Bu onarım ve aile bireyleri ile barışmanın gerçek dünya ile ilişkisi yoktur yani somut bir barışma ve onarımdan söz edilemez. Bu süreç, bireylerin içlerinde yaşadıkları ve gerçekleştirdikleri bir onarım ve barışma sürecidir.
Hımm o zaman benim kısa ve öz çıkarımım ‘Barışmazsan iyileşemezsin’ diyorlar. Aile dizimi de bir barışma yöntemi. Bence dizileri eleştirmek yerine, neyi ne kadar doğru yapıyorlar tartışmak yerine hepimizin aklına bu yöntemi düşürdükleri için yayında ve yapımda emeği gecen herkese teşekkür edip Ayvalık’a gitmekte fayda var. Bakın Türkiye’ye aile dizimini kim getirmiş.
“Bert Hellinger, Alman kökenli bir teolog. Bir din adamı. Ama felsefe ve pedagoji okuyor ve yıllar süren terapi eğitimi alıyor. Mehmet Zararsızoğlu yıllarca Hellinger ile birlikte çalışıyor. 2006 yılında ise Hellinger ile yollarını ayırıyor. O tarihten itibaren Mehmet Zararsızoğlu’nun da içinde bulunduğu bir grup, Hellinger’den uzaklaşıyor. Mehmet Zararsızoğlu Türkiye’ye dönüp, ‘Türkiye Sistem Dizimleri Enstitüsü’nü kuruyor ve şimdi ise Hellinger’den bağımsız bir yol izliyor kendisi.
Naçizane bir uyarı: Şimdi buradan yola çıkıp başınıza gelen her şeyden de ailenizi ata’larınızı lütfen suçlamayın. Allah gelişmeniz ve değişmeniz için akıl fikir de vermiş.

SİZ YA DA ÇOCUĞUNUZ BUNLARDAN HANGİSİ?

Dominant (D), İz Bırakan (İ), Sadık (S) ve Ciddi (C)

Eğitim Yolculuğu’nda çocuklarınız için farklı kaynaklardan ya da testlerden destek alarak öğrencinin kendisini ve potansiyelini tanımasına yardımcı olmak, akademik hedeflerine ulaşma yolculuğunda tüm öğrenme sorunlarına ve zorluklarına psikoloji ve nörobilim ışığında destek vermek çok önemlidir. İşte DİSC tam olarak bunu yapan bir profil belirleme testidir. Sadece öğrencilerin değil şirketlerin de çalışanlarına bu testleri uygulayarak iş dağılımı yapmaları verimliliklerini son derece arttırmaktadır. Bu testlerden sadece bir tanesidir sonraki yazılarım da diğer testlerden de bahsedeceğim. Bu test 24 sorudan oluşmakta ve süresi 45 dakika.

DİSC PROFİLLERİ DÖRT ANA GRUBA AYRILIR

Ama şunu da unutmamak gerekir insan gelişebilen (tabii gönlü var ise) bir varlıktır ve yıllar içerisinde yaşanmışlıkları ile de şekillenir ve gelişir DİSC raporlarında şu gözlemlenmektedir; baskın olan özelliğiniz bile baskın olmaya devam ederken oranı değişebiliyor. Ya da tek bir profil değil bir karışım da çıkabiliyor mesela ben ICS profiliymişim. Hepsi var şükür.
* Dominant profil (D) etkin ve sorgulayıcıdır. Bu özelliklerinden dolayı dominant profilindeki kişiler; açık sözlü, etkileyici ve düşüncelerini çekinmeden söyleyebilen kişilerdir.
* İz bırakan profil (İ) olarak tanımlanan profildeki kişiler, etkin ve kabullenicidirler. Bu kişiler; dışa dönük, coşkulu ve hayat dolu olarak nitelendirilebilirler.
* Sadık profile (S) sahip kişiler düşünceli ve kabullenicidirler. Kibar, uyumlu ve diğer insanların hatalarına anlayış gösterebilen insanlardır.
* Ciddi profilindeki (C) kişiler ise, düşünceli ve sorgulayıcıdır. Bu kişiler analitik düşünen, çekingen ve işlerini titizlikle yapan insanlardır.
Mesela beni tanıyanlar çekingen olmadığımla ilgili çok ciddi savunma yaparlar ama demek ki küçükken öyleydim ve bu gelişti oranı değişti. Her test bir şeyler söyler ama unutmayalım insanoğlu değişebilen ve gelişebilen bir varlıktır, yapılan testler size zaten tam olarak işte bu gelişmeniz gereken yerleri gösterir tespit eder. Öğrencilikte de yetişkinlikte de çok önemlidir bu. AMA UNUTMAYIN KARAKTER ÖZELLİKLERİNİZ KADERİNİZ DEĞİLDİR KADERİNİZİ NİYETİNİZ VE HAREKETLERİNİZ BELİRLER.

HARVARD ÜNİVERSİTESİ MUTLULUK İLE İLGİLİ EN UZUN ARAŞTIRMAYI YAPIYOR VE SONUÇ

Mutlu ve sağlıklı olmanın yolu Harvard’da kaç yıl izleniyor biliyor musunuz? 75 yıl. Denekleri küçük yaşlarından alıp 75 yıl boyunca izliyorlar ve vardıkları sonuç çok basit ama bir o kadar da derin. Bu 75 yıllık araştırmanın sonucunu açıklayan isim, araştırmanın başındaki Robert Waldinger oldu çok tavsiye ederim Ted Talk ‘What Makes a Good Life’ videosunu izleyin alt yazılı da var.
Sonuç şu: Ne kadar para kazandığınız, ne kadar konferansta konuştuğunuz, ne kadar takipçinizin, hayranınızın olduğu, ne kadar büyük şirketlerde çalıştığınız değil. Yapılan bu araştırma, hayatta güvenebileceğiniz, kendinizi teslim edebileceğiniz insanlara sahip olmanın sinir sistemini rahatlattığını, beynin daha uzun süre sağlıklı kalmasına yardımcı olduğunu, duygusal ve fiziksel acıları dindirdiğini gösteriyor. Mesela eşleri ile iyi anlaşan insanların hastalansalar bile ağrılarının daha hafif olduğu bile tespit edilmiş. Araştırma ayrıca, yalnızlığın insanların fiziksel sağlığını bozduğu için daha erken ölmelerine sebep olduğunu söylüyor. Annelerimizin ‘sürekli yalnızlık Allah’a mahsustur kızım bul birini’ baskılarını da haklı çıkarıyor bu Harvard çalışması.
Araştırma ayrıca önemli olanın ilişkilerin kalitesi olduğunu vurguluyor.
Yani çok arkadaşınızın olması, her hafta sonu partilemeniz veya mükemmel bir sevgiliniz olması önemli değil. Önemli olan bu ilişkilerinizin kalitesi, ne kadar derin olduğu ve hissettiğiniz güven duygusu. Bence de derinlik her yerde önemli denize bile bakarız derine inene kadar bir şey göremeyiz, ilişkilerde yüzeysel olunca hiç tadı olmuyor. Zaten Harvard araştırmasına göre de belli ki bir işe yaramıyor hatta bizi hasta ediyormuş.

Muhteşem Yüzyıl’dan tarih, Zeytin Ağacı dizisinden aile dizimi öğrenilmez

STUDY IN TURKEY

Zannetmeyin ki gençlerimiz yurt dışında okuma telaşındayken Türkiye tercih listesinde yok. Türk üniversiteleri yurt dışından 260 bin uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapıyor. Türkiye bu anlamda dünyada en çok uluslararası öğrenci getiren ilk 15 ülke arasında ve 2030 yılına kadar da 500 bin uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapılması hedefleniyor. Tüm dünyada uluslararası öğrenci hareketliliği giderek artıyor ve bu hareketlilikten kaynaklı ülkeler çok ciddi ihracat gelirleri elde ediyor. StudyinTurkey.com Yönetim Kurulu Başkanı Caner Otrakçı, dünyada 6 milyon uluslararası öğrenci 300 milyar dolarlık bir hizmet ihracatı yaratıyor. Amerika 1 milyon uluslararası öğrenci ile hâlâ başı çekiyor. Türkiye de son yıllarda yaptığı etkin çalışmalar ve stratejiler ile 260 bin uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapıyor. Otrakçı şunu söylüyor; “Tüm dünyadan ülkemize gelen öğrenciler burada eğitimlerini almalarının dışında ülkelerine döndüklerinde gönüllü birer Türkiye elçisi olarak hareket ediyorlar.” Çözüm ortağım, ekip arkadaşım Caner Otrakçı bu başarılarına bir yenisini daha ekliyor ve vatanımızı en iyi şekilde temsil etmeye de devam ediyor. Yeni projeleri olan Türkiye Üniversiteler Merkezi’nin uluslararası 3. Ofisinin açılışını Bakü’de gerçekleştirdi. Bu proje dahilinde Türk üniversitelerinin tüm dünyada tanıtılmasına devam edip, üniversitelerimizin uluslararasılaşmasına katkı sağlamanın yanı sıra, küresel eğitim pazarından da daha fazla pay almalarını teşvik edip servis ihracatımızı arttırmaya devam edecekler. Yurt dışı eğitim danışmanı olarak kalbimdeki memleket hasreti ile vatan için yapılan bu hizmetlerinden dolayı Caner Otrakçı’ya teşekkür ederim.

EĞİTİMDEN BİLİMDEN BAŞÖĞRETMEN’İN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.

Kaynakça:

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ebru-dogdu/muhtesem-yuzyildan-tarih-zeytin-agaci-dizisinden-aile-dizimi-ogrenilmez-42118539

Çünkü onlar sizin çocuklarınız ve gelişmekte olan beyinleri, kavramları/kimlikleri oluşturmaya çalışırken; yarattığınız bu kavram kargaşası ileride kendisini son derece üstün gören bir nesil yetişmesine sebep oluyor.

 

Yalvarıyorum Çocuklarınıza ‘annecim, babacım’ demeyin
Belki de ergenlik döneminde altından kalkmakta zorlandığınız lafları işitme sebebiniz budur. Sizin üzerinizde üstünlük kurma çabası, ileride hayatlarında her yere sirayet ediyor ve tabii bu tavır onaylanmayınca da dış dünyadaki hayal kırıklıkları başlamış oluyor. Şöyle düşünün: İngiliz bir çocuk annesine sesleniyor: “Mommmm…” Ve anne cevap veriyor: “Yes mom…” Bu diyalog kulağınıza nasıl geliyorsa, aslında bizim dilimizde de o kadar anlamsız olmalı. Fakat kültürel olarak biz bu tabirlerin altını öyle güzel doldurduk hatta hepimiz alıştık ki artık tamamen rasyonalize etmiş bulunmaktayız. Hatta bu artık tüm akrabalar için de geçerli. Çocuk sesleniyor: “Teyzeee…” Cevap: “Efendim teyzecim…”
“Acaba ben de mi alışsam, rasyonalize etsem kafamda” diye pes etmeden önce yine de gidip bir bilene sormak istedim. Ve sordum. Cevabı, Uzman Psikolojik Danışman ve Aile Danışmanı Elvan Ucur’dan aldım.

1) Aslında anne-baba-çocuk üçgeninde roller değiştiği için hitaplar da değişti. Çocuğuyla arkadaş gibi olmaya çalışan, aile içinde çocuğunun biricikliğine hayranlık duyan ya da aşırı koruyan ve çevreleyen anne ve baba, hitaplarıyla beraber tutumlarıyla da rollerin değişimini onaylar hâle geldi. Kızım, oğlum, çocuğum ya da çocuğun kendi ismi yerine, aile içindeki rollerini kimi zaman üstün bir konuma sokan kimi zaman da ebeveyne bağımlı kılan hitaplar sıkça kullanılmaya başlandı. “Prensesim, paşam, annecim, babacım, aşkım…” gibi hitaplar belki önce sevgi ve şefkat ifadeleriyken, kendini üstün gören bir nesil yetişmesine neden olabilecek konuma kadar geldi.
2) Hitapların doğruluğu ya da yanlışlığı üzerinde tartışılabilir ama çocuğun kişilik gelişimi ve ruhsal dünyası açısından olumsuz bir etkilenmeyi ön görüyorsak, bu hitapların altını dolduran tutum ve davranışları fark etmek daha önemlidir. “Paşam…” diye sevilen bir çocuğa evde gerçekten “paşa” gibi davranılması, “annecim…” diye karşılık verilen bir çocuğa yetişkin rolü yüklenmesi ise söz konusu olan, hitaplardan çok o hitapların altını dolduran duygular ve düşünceler daha fazla konuşulmalıdır.
3) Çocuğu aile içi ilişkilerde kavram karmaşasına sokan, anne ve babaya bağımlı kılan ya da çocuğa üstünlük duygusu aşılayan şeyler sadece kelimeler olabilir mi? O kelimeler kendilerini somut hâle döndüren tutumlarla hayat bulabilir ancak.

Hımmm… Biraz aklıma yattı gibi, yani uzmanımız der ki: “Hadi bu hitapları kullandınız bir de altını tutumlarınız ile doldurursanız yandınız.”Lakin şuradan sıyrılamıyorum! Neden bu sadece Türkçe’de az da olsa rasyonalize olabiliyor da başka hiçbir dilde açıklanamayacak kadar absürd duruyor? Başka bir örnek. Çocuk babasına Almanca sesleniyor: “Papaaaa…” Ve cevap: “Ja papa…” Acaba olmayacak bir şeyi oldurmaya mı çalışıyoruz? Yok ben yine işin içinden çıkamadım. Sizin yorumlarınızı bekliyorum, bana yazın.

Yalvarıyorum Çocuklarınıza ‘annecim, babacım’ demeyin

SİZİN BİR MENTORUNUZ VAR MI?

Dünyada o kadar önemli bir kavram ki bu ve gitgide daha da önemseniyor. Bizde yeni oluşan bu kavram aslında farklı isimler ile vardı. Örnek alınan kişi, idolüm, akıl hocam gibi. Lakin mentor aslında o kadar önemli bir roldür ki bu sebepten daha ciddiye alınmaya başlandı ve yurt dışında artık gençler kendilerine mentor’ler seçip, onlara özel mektuplar ile yalvarıyorlar, “yol göstericim olur musunuz?” diye. Önce mentor kim, tam bir kavrayalım.
Bilgi ve tecrübesi ile yol gösteren, rehberlik eden, akıl hocalığı yapan kişi mentor, bu desteği alan kişi ise menti’dir. Lakin bu öyle “çay içerken gel oğlum sana anılarımı anlatayım, kendimi öveyim” tadında sohbet olmaktan çoktan çıktı ve mentor’ler sistematik ve son derece profesyonel bir şekilde bu görüşmeleri periyodik olarak yapıyorlar. Gençlere buradan tavsiyem, hemen kendilerine başarılı olmak istedikleri alanda başarılı olmuş, aynı zamanda da ahlaki değerlerini koruyabilmiş mentor arayışına girsinler. Ve o kişilere güzel bir mektup hazırlayıp göndersinler, “mentor’um olur musunuz?” diye. Bu hem kalbe dokunan bir tekliftir hem de saygı duyulacak bir hamledir. Ret alma ihtimaliniz bu sebepten düşüktür. 5 tanesine gönderseniz 1 tanesinden “evet” gelse, hayatınız tamamen değişir ve yolunuz aydınlanır.

Yalvarıyorum Çocuklarınıza ‘annecim, babacım’ demeyin

BAŞARININ ÇALIŞMAKTAN ÖNCE GELDİĞİ TEK YER SÖZLÜKTÜR

Hayat maalesef sonuç odaklıdır. Süreçte ne yaşadığınız ile kimse ilgilenmez hatta küçümseme eğilimi bile gösterirler. “Aman canım zaten zengin bir aileden gelmişti”, “Oxford vardı da biz mi okumadık” gibi söylemler, “tembelliğimi süslüyorum”dan başka bir şey değildir. Varsın kimse geçtiğiniz yolların zorluğunu, azminizi, çalışkanlığınızı görmesin. Varsın sonuca odaklansınlar ama siz asla ve asla çalışmaktan vazgeçmeyin. Yolculuğun kendisine zaten hayat diyoruz siz tadını çıkarın o mücadelenin, kan ter içinde kaldığınız günlerin. Sonunda da zaten evren hareketi alkışlar sözcüklerin, bahanelerin, sızlanmaların hiçbir önemi yoktur. Başarı için yapılması gerekenler -bana göre- şunlar:

1)Sürdürülebilirlik
2) İstikrar
3) Dayanıklılık
4) İnatçılık
5) Uzatmamak (Sevinici de, üzüntüyü de, başarısızlığın verdiği moral bozukluğunu da uzatmayacaksın! Hemen kalk, yola devam…)

Yalvarıyorum Çocuklarınıza ‘annecim, babacım’ demeyin

HANGİ KUŞAK HANGİ İLETİŞİM FORMUNU TERCİH EDİYOR

X KUŞAĞI: (1965 ve 1980 yılları arasında doğanlar) Yüz yüze ve telefon aramaları
Y KUŞAGI: (1980-1999 yılları arasında doğanlar) E-mail ve telefonlaşma
Z KUŞAĞI: (2000-2018 yılları arası doğanlar) Telefon, e-mail ve mesajlaşma.
Üstelik kuşaklar geçtikçe mesajlaşma hızı da mesajların hemen alınma isteği de artıyor.

EĞİTİMDEN, BİLİMDEN, BAŞÖĞRETMEN’İN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.

Kaynakça:

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ebru-dogdu/yalvariyorum-cocuklariniza-annecim-babacim-demeyin-42114212

Eğitim yolculuğu, çocuğunuzun hayatı boyunca çıkacağı en önemli yolculuklardan biridir ve bu yolculukta onlara kimin eşlik ettiği ise daha da önemlidir.

Sınav yarışları, özellikle son yıllarda iyice kızıştı. ‘Hangi üniversite, hangi bölüm, hangi okul, hangi ülke’ derken; anne-baba bu yolculukta yetersiz kalabilir, ve bu doğaldır. Çözüm ise bir bilene sormak, iyi bir danışman ile erkenden yol almaya bakmaktır. Türkiye’de ve yurt dışında çok iyi eğitim danışmanları var. Yazılarımda sizleri onlarla da tanıştıracağım. Umarım faydalanabilir, evlatlarınızın yolunu beraberce aydınlatabiliriz.

Doğru danışman ‘doğru okul’ demektir

ÜNİVERSİTE’DEN SONRA İŞ VAR MI?
PEKİ SENDE İŞ VAR MI?

Doğru danışman ‘doğru okul’ demektir

Son günlerde ekibim ile yaptığımız üniversite danışmanlıklarında gözlemlediğim bir şey var. Bütün öğrenciler para odaklı! Lakin bu parayı getirmiyor. Parayı getiren, işinizi dünya standartlarında yapıp yapmadığınızdan geçiyor. Mesleklerin unvanları, popüler olmaları, havalı isimlerinin olması parayı kazandıran değildir. O mesleği nasıl icra ettiğiniz, içini nasıl doldurduğunuz, farkınızı nasıl ortaya koyduğunuz kazandırır. Genel yanılgı şu: Öğrenci zannediyor ki unvanı alınca para kazanacak. Yanlış. Bu konu ile ilgili ekibimden 25 yıllık Eğitim ve Kariyer Danışmanı Psikolojik Danışman Yasin İkizoğlu ile yaptığım görüşmede bana önemli bilgiler verdi. Özellikle veli ve öğrencilere çok faydası olacağını düşünüyorum. Kısaca özetledim.
1) Üniversite tercihlerinizi 5 Ağustos’a kadar yapabileceksiniz. Bu tarihe kadar bölümü değil öncelikle üniversiteyi düşünün.
2) Türkiye Üniversite memnuniyet araştırması TÜMA 2022 verilerine muhakkak bakın. Google’da var.
3) Akademisyenlerin özgeçmişi, akademik kadro çok önemli. Size kimler ders verecek bu genelde gözden kaçıyor. Kaçırmayın.
4) Üniversitenin sağladığı staj imkanlarına da lütfen göz atın çünkü okurken deneyim sahibi olmanız mezun olduğunuzda birkaç adım önden başlamanızı sağlayacaktır.
5) Okulun markasının uluslararası düzeyde tanınırlığı çok önemli. Araştırın.

İNGİLİZCE BİLİYORUM AMA KONUŞAMIYORUM PEKİ NEDEN?

Doğru danışman ‘doğru okul’ demektir

24 yıllık İngilizce Öğretmeni ve Eğitim Danışmanı olarak en çok duyduğum cümle budur. Bu sadece Türkiye’de sorunmuş gibi yansıtılmasından çok rahatsızım, çünkü bu ana dili İngilizce olmayan hemen hemen her ülkede böyledir. Bir Polonyalı ya da İtalyan’ın çok mu iyi İngilizce konuştuğunu zannediyorsunuz? Hayır. ‘Yaşayan İngilizce’ kavramı çok önemlidir. Öğrenci sınıftan çıktığında ne yaşıyor ve bunu hangi dilde yaşıyor ise ona odaklıdır ve bu çok doğaldır. Türkiye’de çok iyi İngilizce eğitim veren okullar var ve şakır şakır konuşan da gençlerimiz var. Bana göre aşağıdaki engelleri de aşarsak bu konuda daha iyi yol alabiliriz.
1) Komplekslerimizden arınalım. Kendi milletimiz hariç her milleti üstün görüp şu çekingenliğimizden kurtulalım. Sonuçta hepimiz insanız kimsenin kimseden bir üstünlüğü yok.
2) Hedefiniz iletişim olsun, dört dörtlük harika bir gramer ile konuşmak olmasın. Hedef iletişim olursa bir şekilde derdinizi anlatırsınız.
3) Gramer şudur: Bir havuz düşünün içi su dolu. Eğitmen öğrencinin yanında şöyle kulaç atılır (simple present tense) böyle ayak çırpılır (present continuous tense) diye ders anlatıyor ama öğrencileri havuza sokmuyor ya da sizin havuza girecek cesaretiniz yok. Suya girmeden nasıl yüzeceksiniz? Ağzınızı açmazsanız ve çekinirseniz nasıl konuşacaksınız? Eğitim sisteminde Gramere çok ağırlık veren okullar işte tam olarak bu hatayı yapıyor öğrencilere sadece kulaç nasıl atılır onu yazdırıyorlar yaptırmıyorlar.

ÜZERİNDE EMEĞİNİZ OLMAYAN HER ŞEYE ‘ŞANS’ DENİR GERİSİ SİZİN YARATIMINIZDIR

Doğru danışman ‘doğru okul’ demektir

Doğduğunuz aile şansınızdır. Doğduğunuz ülke şansınızdır. Kalan miras şanstır. Tesadüfen bir yerde bulunmak ve mentorünüz ile orada tanışmak şanstır. Ama unutmayınız ki doğduğunuz aileye değer katmak, koşullarınız ne olursa olsun o koşulları iyileştirmek, doğduğunuz ülkeden ayrılıp vatanı milleti başka yerlerde temsil etmek, kalan mirası faydalı yerlere kullanmak ve arttırmak, tanıştığınız kişiler, mentorler ile ilişki yönetimi ve o ilişkinin verimli bir şekilde sürdürebilirliğini sağlamak emek’tir ve kader emeğe aşıktır.

EĞİTİMDEN, BİLİMDEN VE BAŞÖĞRETMEN’İN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.

Kaynakça:

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ebru-dogdu/dogru-danisman-dogru-okul-demektir-42110256

Çocuklarınızı Londra’da 20 yıllık İngilizce Öğretmeni bir Eğitim Danışmanına emanet etmek ister misiniz?

20 yıllık İngilizce Öğretmenliği deneyimini United Foreign Education Consultancy şirketini kurarak İngiltere’ye taşıyan Ebru Doğdu İngiltere, İsviçre ve Amerika’da anlaşmış olduğu okullara, Türkiye’den öğrenci götürmektedir. Yüksek lisansını Psikoloji alanında yapmış olan Doğdu için öğrencilerin hem akademik hem psikolojik durumları önem taşıdığından, öğrencilerine birebir ve özel danışmanlık vermekte ve yurtdışı deneyimlerini en doğru okullarda en keyifli şekilde geçirmelerini sağlamak için, tüm süreç boyunca öğrencileri ile birlikte olmaktadır. Kendisi de yurtdışında okumuş olan Doğdu kendi deneyimleri ile de öğrencilerinin yolunu aydınlatmakta onlara en doğru yolu seçmelerinde rehberlik etmektedir.  Ebru Doğdu tarafından 2018 yılında Londra’da kurulmuş olan UFEducatiın Consultancy, her yaş grubuna uygun yatılı okullar ve yaz okulu programları ile, öğrenci ve veilerine birebir hizmet vermektedir. United Foreign Education Consultancy Tanıtım ve Yurtdışı Okul Sunum Günleri ile 9 – 10 Mart tarihlerinde Hyatt Centric Levent Otel’de olacak. Yurtdışı okul sunumları 12.00 – 13.00 14.00 – 15.00 16.00 – 17.00 18.00 – 19.00 saatlerinde gerçekleşecek.

Ebru Doğdu – United Foreign Education Consultancy

Telefon: +44 07541 464191 GSM: 0532 618 36 41 Mail: ufedlondon@gmail.com Adres:  Cityharbour, 11 Selsdon Way, London E14 9GL

Göktürk Dergisi

https://www.gokturkdergisi.com/egitim/ebru-dogdu-united-foreign-education-consultancy-h1935.html